top of page

 

Sorumluluk Almak ile Kişiselleştirmek

Arasındaki İnce Çizgi

 

Geçen hafta, yaşadığımız zorluklarda kendimizi suçlama eğilimimizden, yani problemleri kişiselleştirme alışkanlığından bahsetmiştik. Kendi iç dünyamızda “Acaba tüm bunlar benim suçum mu?” sorusuyla boğuşmanın, zihinsel ve duygusal yükümüzü nasıl artırdığını ele aldık.

 

Ancak burada başka bir soru ortaya çıkıyor: Bu alışkanlığımızı değiştirirken, sorumluluk almayı nasıl sürdürebiliriz? Çünkü kişiselleştirmeyi bırakmak, tamamen sorumsuz olmak anlamına gelmez. Aksine, sorumluluk almanın gücünü doğru anlamak ve uygulamak hem kendimize hem de çevremize karşı daha dengeli bir yaklaşım geliştirmemizi sağlar.

 

Peki, bu ince çizgi nasıl korunur? Kendimizi gereksiz yere suçlamadan ama yine de kontrolümüz altında olan alanlarda aktif bir şekilde sorumluluk alarak nasıl bir denge kurabiliriz? Bu hafta, bu soruların yanıtlarını arıyoruz.

 

Sağlıklı bir şekilde sorumluluk almak, kişiselleştirmenin yarattığı duygusal yüklerden kurtulmamıza ve daha özgür hissetmemize yardımcı olabilir. Ancak bunun için, nerede durmamız gerektiğini ve hangi durumlarda sorumluluk almanın anlamlı olduğunu öğrenmeliyiz.

 

Sorumluluk Almak ve Kişiselleştirmek: Aradaki İnce Fark

 

Sorumluluk almak, bir durumun kendi kontrolümüzde olan yönlerini tanıyıp bu alanlarda harekete geçmektir. Kişiselleştirmek ise olayları gerçekçi bir şekilde değerlendirmek yerine, her şeyi kendi hatamız ya da eksikliğimizle ilişkilendirmektir. İkisi arasındaki fark hem kendi zihinsel sağlığımızı korumak hem de daha etkili bir şekilde hareket etmek için kritik öneme sahiptir.

 

Bir iş toplantısında olumsuz geri bildirim aldığınızı düşünün. Sorumluluk almak, bu geri bildirimi değerlendirip kendi katkılarınızı iyileştirmek için adımlar atmayı içerir.

 

 Ancak kişiselleştirmek, toplantıda dile getirilen her eleştiriyi kendi değerinizle ilişkilendirmek ve bu nedenle gereksiz bir suçluluk duygusu hissetmektir. Araştırmalar (Journal of Organizational Behavior, 2021), sorumluluk almanın bireylerin performansını ve özgüvenini artırırken, kişiselleştirmenin tükenmişlik ve stres riskini artırdığını ortaya koyuyor.

 

Kişiselleştirme Alışkanlığından Sorumluluk Almaya Geçiş

 

Kişiselleştirme, çoğu zaman kontrol edemediğimiz durumları da üzerimize almayı içerir. Bu alışkanlığı kırmak, sorumluluklarımızı daha net görmek ve duygusal yüklerimizi hafifletmek için bir fırsattır. İşte, bu dengeyi kurmanıza yardımcı olacak bazı adımlar:

 

Kontrol Edilebilir Alanlara Odaklanın

 

Kendi kontrolünüzde olan şeyleri tanımlamak, sorumluluk almak ile kişiselleştirmek arasındaki farkı netleştirir. Her durumda, kendinize şu soruları sorun:

            • “Bu durumun hangi kısmı benim kontrolümde?”

            • “Hangi faktörler benim dışımda?”

 

Bir arkadaşınızla iletişimde sorun yaşıyorsanız, bu durumu tamamen düzeltmek sizin kontrolünüzde olmayabilir. Ancak kendi iletişim tarzınızı gözden geçirmek ve açık bir şekilde konuşmayı denemek sizin sorumluluğunuzdadır.

 

Olumsuz Düşünceleri Yeniden Çerçeveleyin

 

Kişiselleştirme eğilimi, çoğu zaman olumsuz düşüncelerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu düşünceleri fark etmek ve onları yeniden çerçevelemek, sağlıklı bir şekilde sorumluluk almanıza yardımcı olabilir. Örneğin, “Bu tamamen benim suçum” yerine, “Bu durumda benim rolüm neydi ve bundan ne öğrenebilirim?” demeyi deneyin.

 

Değerlerinize Odaklanın

 

Hangi durumlarda sorumluluk almanız gerektiğini anlamak için, değerlerinizi bir rehber olarak kullanabilirsiniz. Örneğin, iş yerinde bir projede sorun çıktığında, değerleriniz doğrultusunda hareket etmek, gereksiz suçluluk hissetmeden yapıcı adımlar atmanıza yardımcı olabilir.

 

Hata Yapmayı Öğrenme Fırsatı Olarak Görün

 

Sorumluluk almak, hata yapmayı kabul etmek anlamına gelir. Ancak bu, kendinizi suçlamak yerine, hatalarınızı birer öğrenme fırsatı olarak görmeyi gerektirir. Kendinize şu soruları sorun:

            • “Bu durumdan ne öğrenebilirim?”

            • “Bir dahaki sefere bunu nasıl daha iyi yapabilirim?”

 

Kendinize Nazik Olun

 

Sorumluluk almak, kendinize yüklenmek anlamına gelmez. Hatalarınız karşısında kendinize şefkat göstermek, duygusal dayanıklılığınızı artırır ve ilerlemenizi destekler. Bir sorunla karşılaştığınızda, kendinize şu hatırlatmayı yapın: “Hata yapmak insan olmanın bir parçasıdır.”

 

 

Sorumluluk Alarak Hafiflemek

 

Geçen hafta, kişiselleştirmenin duygusal yüklerinden kurtulmanın yollarını tartışmıştık. Bu hafta ise, sağlıklı bir şekilde sorumluluk almanın bu sürecin doğal bir devamı olduğunu gördük. Sorumluluk almak, kişiselleştirmenin aksine, sizi özgürleştirir ve daha güçlü bir zihinsel duruş kazandırır.

 

Kendinize karşı nazik olun ve kontrol edebildiğiniz alanlara odaklanarak, kendinizi gereksiz yüklerden kurtarın. Şimdi, bir durumu değerlendirirken şu soruyu sormayı deneyin: “Bu durum benim kontrolümde mi, yoksa sadece kabul etmem gereken bir şey mi?” Bu soruya vereceğiniz cevap, sizi daha dengeli bir hayata bir adım daha yaklaştırabilir.

 

 

 

 

Kaynakça

            •           Bond, F. W., & Bunce, D. (2003). The role of acceptance and job control in mental health, job satisfaction, and work performance. Journal of Applied Psychology, 88(6), 1057–1067. https://doi.org/10.1037/0021-9010.88.6.1057

            •           Moran, D. J. (2015). Acceptance and commitment therapy (ACT): An overview of techniques and applications. Current Opinion in Psychology, 2, 70–75. https://doi.org/10.1016/j.copsyc.2014.07.004

            •           Nolen-Hoeksema, S. (2000). The role of rumination in depressive disorders and mixed anxiety/depressive symptoms. Journal of Abnormal Psychology, 109(3), 504–511. https://doi.org/10.1037/0021-843X.109.3.504

            •           Journal of Organizational Behavior (2021). “Responsibility and its impact on stress management.”

bottom of page