top of page

Her Şeyi Kontrol Etmeye Çalışmak: Neden Bu Kadar Yoruluyoruz?

Her şeyi kontrol etmeye çalışmak bir güvenlik hissi yaratabilir. Ne olacağını önceden bilmek, olasılıkları hesaplamak, riskleri sıfıra indirmek…

Bazen fark etmeden buna çok alışırız. Ama ya işler planladığımız gibi gitmediğinde ne oluyor? O çok tanıdık duygu—gerginlik, belirsizliğe tahammülsüzlük, hatta suçluluk—baş gösteriyor. Oysa hayat dediğimiz şey, çoğu zaman belirsizlikle birlikte akar. Ve belki de asıl mesele, her şeyi kontrol etmek değil; kontrolün mümkün olmadığı yerlerde kendimize nasıl eşlik edebildiğimizdir.

Kontrol İhtiyacının Kökleri

Kontrol etme ihtiyacı, çoğu zaman belirsizlikten duyulan rahatsızlıktan kaynaklanır. Beynimiz, güvenlik hissini öngörülebilirlikte bulur. Bilimsel çalışmalar, belirsizlik karşısında beynimizin “tehdit algısı” geliştirdiğini ve bu durumun stres tepkilerini tetiklediğini gösteriyor (Peters, McEwen & Friston, 2017). Yani sadece "her şeyi bilmek istemek" değil, aslında "korkmamak istemek" söz konusudur.

Bu korku haliyle baş etmek için kontrol etmeye çalışırız: planlar yaparız, sürekli düşünürüz, seçenekleri tekrar tekrar değerlendiririz. Ancak bu çabanın kendisi zamanla yorucu hale gelir. Çünkü hayat, her zaman planlandığı gibi akmaz.

 

Ne Zaman Kontrol Yorucu Bir Hal Alır?

Kontrol etmeye çalıştıkça kendimizi daha güvende hissedeceğimizi düşünürüz. Ancak tam tersi olabilir. Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, kontrol ihtiyacının yoğun olduğu bireylerin daha yüksek düzeyde kaygı yaşadıklarını ortaya koyuyor (Cougle et al., 2011). Çünkü kontrol çabası, belirsizliği azaltmaktan çok, onunla savaşmaya dönüşebilir.

Bir şeyleri kontrol etmek istemek doğal olsa da, sürekli kontrol etme hali, tükenmişlik, ilişkilerde çatışma ya da yoğun kaygı gibi sonuçlara yol açabilir. Özellikle hayatın doğal belirsizlikleri karşısında bu çaba, bir çıkmaz halini alır.

Alternatif Bir Yol: Bırakmak Değil, Bırakabilmek

Kontrolü bırakmak, pes etmek ya da boş vermek değildir. Aslında tam tersi: hayatın dalgalarıyla inatlaşmadan yüzmeyi öğrenmektir. Bu noktada şefkatli farkındalık (mindful awareness), işe yarar bir araç olabilir. Şu soruyu kendinize sorun: “Bu durumda gerçekten neyi kontrol edebilirim?”

Yanıt genellikle şudur: Duygularımı fark edebilirim. Tepkimi seçebilirim. Kendime nasıl davrandığımı değiştirebilirim. Bunlar küçük ama etkili adımlardır.

Kendinle Daha Güvenli Bir İlişki Kurmak

Her şeyi kontrol etmeye çalışmak, çoğu zaman kendimizle kurduğumuz ilişkiyi de etkiler. Hata yapmaktan korkarız, “doğru” kararı vermek için kendimizi zorlarız. Oysa güvenlik, her detayı planlamakta değil; hata yaptığında da kendine destek olabilmekte gizlidir.

Zorlayıcı duygularla baş edebilmenin yolu, onları bastırmak ya da değiştirmeye çalışmak değil; onları fark etmek ve geçip gitmelerine izin vermektir (Kashdan & Rottenberg, 2010). Bu yaklaşım, uzun vadede psikolojik dayanıklılığı artırır.

 

Peki Ya Siz?

Son zamanlarda kontrol etmeye çalıştığınız bir şey var mı? Belki de sonucu sizin dışınızda olan bir konu için fazla enerji harcadığınızı fark ettiniz.

Gelin, bu hafta birlikte şunu soralım kendimize: “Şu an neyi kontrol edemem?” Ve ardından daha nazik bir soruyla devam edelim: “Bu durumda kendime nasıl destek olabilirim?”

Yorumlarınızı ve deneyimlerinizi bizimle paylaşın. Belki de bu hafta, kontrolü biraz gevşetmenin ve kendimize daha yumuşak yaklaşmanın zamanı gelmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynakça

  • Peters, A., McEwen, B. S., & Friston, K. (2017). Uncertainty and stress: Why it causes diseases and how it is mastered by the brain. Frontiers in Psychology, 8, 1657.

  • Cougle, J. R., Timpano, K. R., & Goetz, A. R. (2011). The role of compulsive checking and reassurance seeking in obsessive–compulsive disorder. Journal of Anxiety Disorders, 25(2), 259-265.

  • Kashdan, T. B., & Rottenberg, J. (2010). Psychological flexibility as a fundamental aspect of health. Clinical Psychology Review, 30(7), 865–878.

bottom of page