top of page

Konfor Alanının Ötesi: Değişim Neden Bu Kadar Zor? 

 

Herkesin kulağına tanıdık gelen şu cümleyi duymuşsunuzdur: "Konfor alanından çıkmalısın!" Yeni deneyimler kazanmak, büyümek ve potansiyelimizi keşfetmek için sıkça dile getirilen bir öneridir bu.

 

Ama dürüst olalım, konfor alanının sıcak ve rahat dünyasını terk etmek her zaman kolay değildir. Hatta bazen içimizi hafif bir panik kaplar: "Ya başarısız olursam?", "Ya kendimi rezil edersem?" Beynimiz neden değişime direnç gösteriyor? Ve konfor alanından çıkmanın gerçekten bizi geliştirdiğine dair bilimsel kanıtlar var mı?

 

Haydi, konfor alanlarımızı sorgulayan bir yolculuğa çıkalım.

 

Konfor Alanı: Rahatlık mı, Sınır mı?

 

Konfor alanı, kendimizi güvende ve öngörülebilir hissettiğimiz, alışkanlıklarımızın içinde rahatça hareket ettiğimiz bir psikolojik bölgedir (Brown et al., 2017). Bu alanın dışına çıktığımızda ise bilinmeyene adım atarız. Peki, beyin neden bunu tehlikeli buluyor?

 

Bunun sebebi, beynimizin belirsizliği sevmemesidir. Evrimsel olarak, bilinmeyen ortamlar tehlike anlamına gelebilirdi. Atalarımız için ormandaki bilinmeyen bir bölge, yırtıcı hayvanlarla veya başka tehditlerle dolu olabilirdi. Bu yüzden beynimiz hala bilinmezlikten kaçınma eğilimindedir (Kashdan & Rottenberg, 2010).

 

Ancak modern dünyada bu tehditler fiziksel değil, psikolojik olabilir—yeni bir işe başlamak, sahnede konuşma yapmak, biriyle duygusal olarak açık olmak gibi.

 

Konfor Alanından Çıkmak Neden Bu Kadar Zor?

 

  1. Beyin Belirsizliği Sevmiyor

 

Beynimiz güvenilir ve öngörülebilir ortamları tercih eder. Journal of Experimental Psychology’de yayımlanan bir çalışma, insanların risk içeren durumlar karşısında, belirsizlik nedeniyle stres seviyelerinin arttığını göstermektedir (Grupe & Nitschke, 2013). Konfor alanının dışına çıkmak, bilinmezlik içerdiği için beynimizde stres tepkisi yaratabilir.

 

   2. Rahatsızlık Hissini Yanlış Yorumluyoruz

 

Bir şeyi ilk defa yaptığımızda hissettiğimiz o hafif kaygı hissini çoğu zaman "tehlike" olarak algılarız. Oysa psikolojik dayanıklılığı artıran şey, rahatsızlıkla birlikte hareket edebilmektir. Önemli olan korkuyu tamamen yok etmek değil, onunla birlikte hareket edebilmeyi öğrenmektir (Hayes et al., 2006).

 

   3. Hata Yapmaktan Korkuyoruz

 

İçimizdeki "eleştirel iç ses" bazen hata yapmayı korkunç bir şey gibi gösterir. Oysa değişim ve öğrenme, hatalarla birlikte gelir. Başkalarının bizim hakkımızda ne düşüneceğine fazla odaklanmak, büyüme fırsatlarını kaçırmamıza sebep olabilir (Kohlenberg & Tsai, 1991).

 

Konfor Alanının Ötesine Geçmek: Küçük Adımlar Büyük Değişimler

 

Peki, konfor alanımızdan nasıl çıkabiliriz? İşte bilim destekli bazı yöntemler:

 

  1. Rahatsızlıkla Küçük Ölçekte Tanışın

 

Konfor alanını tamamen terk etmek zorunda değilsiniz, ama sınırlarını esnetebilirsiniz. Örneğin, sosyal kaygısı olan biriyseniz doğrudan bir kalabalığa konuşmak yerine, önce yakın çevrenizle daha fazla sohbet etmeye başlayabilirsiniz. Bu tür "mikro meydan okumalar", zamanla daha büyük adımları kolaylaştırır (Creswell et al., 2017).

 

   2. Başarısızlığı Yeniden Tanımlayın

 

Hata yapmaktan kaçınmak yerine, ona bir öğrenme deneyimi olarak bakabilirsiniz.

Bunu alışkanlık haline getirmek için kendinize şu soruları sorabilirsiniz:

  • "Bu deneyimden ne öğrendim?"

  • "Bu başarısızlık olmasaydı, şu an sahip olduğum hangi farkındalıklara sahip olamazdım?"

Araştırmalar, başarısızlıkları öğrenme fırsatı olarak gören insanların daha yüksek psikolojik dayanıklılık gösterdiğini ortaya koyuyor (Dweck, 2006).

 

   3. Değerleriniz Doğrultusunda Adım Atın

 

Eğer bir şey sizin için gerçekten önemliyse, rahatsızlık hissine rağmen o yolda ilerlemek mümkündür. Kendinize şu soruyu sorabilirsiniz: "Bu korkunun arkasında gerçekten değer verdiğim bir şey var mı?" Eğer cevap evetse, o zaman o rahatsızlık hissini kabul etmek ve ona rağmen ilerlemek daha anlamlı hale gelir.

 

   4. Destekleyici İnsanlarla Çevrenizi Sarın

 

İnsanlar değişim süreçlerinde sosyal destekten büyük ölçüde fayda görürler. Konfor alanınızı genişletmeye çalışırken, size destek olacak insanlarla daha fazla vakit geçirmek bu süreci kolaylaştırabilir.

 

Konfor Alanından Çıkmak Korkutucu Ama Gereklidir

 

Konfor alanımız, güvenli ve rahat bir alan olsa da, büyüme ve öğrenme için bizi sınırlarımızın dışına çıkmaya zorlayan deneyimlere ihtiyacımız var. Rahatsızlık hissi, korkutucu olabilir ama aynı zamanda değişimin işaretidir. Beynimiz bilinmezlikten hoşlanmasa da adım adım bu rahatsızlık hissine alışmak mümkündür.

 

Bugün kendinize şu soruyu sorun: "Kendi gelişimim için hangi küçük adımı atabilirim?" Belki yeni bir hobiye başlamak, belki bir arkadaşınıza uzun zamandır söylemek istediğiniz bir şeyi söylemek… Ne olursa olsun, önemli olan adım atmaktır.

 

Çünkü büyük değişimler, küçük ama kararlı adımlarla başlar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynakça

  • Brown, K. W., Creswell, J. D., & Ryan, R. M. (2017). Handbook of mindfulness: Theory, research, and practice. Guilford Publications.

  • Creswell, J. D., Pacilio, L. E., Lindsay, E. K., & Brown, K. W. (2017). Brief mindfulness meditation training alters psychological and neuroendocrine responses to social evaluative stress. Psychoneuroendocrinology, 75, 25-35.

  • Dweck, C. S. (2006). Mindset: The new psychology of success. Random House.

  • Grupe, D. W., & Nitschke, J. B. (2013). Uncertainty and anticipation in anxiety. Nature Reviews Neuroscience, 14(7), 488-501.

  • Hayes, S. C., Strosahl, K. D., & Wilson, K. G. (2006). Acceptance and commitment therapy: The process and practice of mindful change. Guilford Press.

  • Kohlenberg, R. J., & Tsai, M. (1991). Functional analytic psychotherapy: Creating intense and curative therapeutic relationships. Springer Science & Business Media

bottom of page